21 Aralık 2012 Cuma

Aşk...

Aşk. Siz seçebildiniz mi kime aşık olacağınızı?

Onu ilk olarak bir okul turnuvasında görmüştük. Devlet parasız yatılı olarak kolej takımları ile ancak o anlarda karşılaşıyorduk. O kolej takımının en güzeliydi, bizim okulu yenmişlerdi o gün, umurumuzda değildi sonuç, zaten bizim tutkumuz sevinçlere değil oyunaydı. Çok güzeldi, herkesten farklıydı oyunu, duruşu, çalımları. Platonik aşkımızdı artık bizim. Nedense bizden hissediyorduk onu.

Yıllar geçti, o dünyanın en iyi okullarında arıza çıkarmakla meşgulken biz de başımıza gelen müdür belası ile savruluyorduk. Köklü, ağırbaşlı  bir yapıdan şımarık bir koleje dönüşüyorduk. En iyi öğretmenleri getiriyorduk, dönem bitmeden gönderiyorduk. Bünye kabul etmiyordu. Öğrenciler de aşılanmıştı, bozuluyordu, dinlemiyorlardı sınıf başkanlarını, işi gücü kavga çıkarmak olmuştu bazılarının. En çok onlar seviyordu çünkü, Müdür de seviyordu bu adamları.. Kayboluyordu birlikte olamnın ruhu. Düzen değişiyordu, dünya değişiyordu ama biz değişmek istemiyorduk.


Sonra bir gün Müdür'e isyan başladı. Müdür baktı ki barınamayacak, okulu güzel kızlarla doldurmaya başladı. Bir de baktık ki platonik aşkımız da gelmiş. Çok mutluyduk. Kolejlilere hava atıyorduk artık.. Artık turnuvaları biz kazanacak, en mutlu biz olacaktık.

O zengin kızı kolumuza takmıştık, tanıyınca daha da sevmiştik. Şımarık değildi, bizdendi, kolejli olmasının tek sebebi çok güzel olmasıydı, yoksa bizim gibi asiydi, dengesizdi, gözü karaydı. Okul turnuvalarında, başarılarda hep bize koşuyordu, hadememize sarılıyordu. Ama beklediğimiz güzel günler de bir türlü gelmiyordu. Çağırıyorduk gelmiyordu, ee masrafları da çoktu, bir tane değildi, arkadaşları da gelmişti. Müdürün umurunda değildi, kendi parası gibi harcıyordu, nasıl olsa velilerin, öğrencilerin borcuydu. Ona neydi..

Çok geçmeden gerçekler yüzümüze çarpmaya başladı, sınavları kazanamıyorduk, okulun masraflarını ödeyemiyorduk. Müdür kaçtı, MEB'lığına başkan oldu. Okul en iyi öğretmenleri getiremeyecek, bursları karşılayamayacak duruma geldi. Tüm burslular kaçmaya başladı. Duranları da zor tutuyorduk.

Platonik aşkımızı da göremez olduk, Yeni müdür istemiyordu onu. Haklı mıydı? Bilmiyorduk ama olması gereken buydu. Suç onda da değildi ama olması gereken buydu ve bildiğimiz tek şey bizim okulu güzel yapan güzel kızlar değildi. Bir kısmımız bunu anlamasa da..

Ve öğrendik ki o artık yok. Ne güzel geçirmiştik 2 yılı, çok sevmiştik, onun da bizi, okulumuzu çok sevdiğine inandırmıştık kendimizi. Aşk böyle birşey değil mi zaten. bir körlük... Aşık olmuştuk, hem kim seçebilirdi ki kime aşık olacağını?

Şimdi o yok, okulumuzun kolejleştirilme çalışmalarından kalan son kalıntı da gitti. Kaldık başbaşa, 1-2 burslu başarılı öğrencimiz var, onları da tutmak için elimizden geleni yapıyoruz.. Eski ruhumuzu geri istiyoruz. Omuz omuza yürüdüğümüz günleri, aç kaldığımızda bir menemene ekmek bandığımız günleri istiyoruz. Aslında Dünya da değişti, başarılı olamayacağız belki de, başarılı olmak için zengin veliler lazım, çok pahalı burslu öğrenciler lazım, biliyoruz. Ama bizim derdimiz bir olmak, birlikte olmak! birinci olmak değil.

Seni gerçekten çok sevdik. Senin de bizi sevdiğine inanmak istedik. Belki başka bir kolejde çıkacaksın karşımıza. Üzeceksin belki de bizi, ama biz sevmeye devam edeceğiz. Aşk zaten böyle birşey değil mi, söz dinletemiyoruz kendimize..

Keşke yine binlerle uğurlasaydık seni ama kusura da bakma: 
Aşkımız Renklere...

HOŞÇAKAL..

3 yorum:

  1. güzel yorumlanmış bir olay bence, elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Kalemine sağlık...Keşke birde beşiktaş ın hiçbir divan toplantısına katılmayan ama Queresma yı uğurlamaya giden Serdar ADALI yı yazsaydın...

    YanıtlaSil