10 Kasım 2012 Cumartesi

Deliler! Beşiktaş:3 - Bursaspor:3

Beşiktaş kendine gelmeye başlıyor. Oyun olarak değil ama ruh olarak, taraftar olarak!  Stad bir cuma akşamı, yağmurun beklendiği, trafiğin kilit olduğu, 5 gün arayla maç oynandığı bir günde rakip takım tiribünü dahil hınca hınç Beşiktaşlılarla dolu. (Kapalı hariç ama o da en dolu maçlarından birini gecirdi.) Eski Açıkta koltuk kalmamış, yeni açık üst kat bile dolu. Beşiktaş'tan başka şarkı yok dillerde, protesto yok, bir olmak var. Efsaneye (Süleyman Seba) vefa var, protestosuz ÇARŞI duruşu var. Muattabımız olmayan takım ve tribün gruplarını anmadan şarkılar söylemek var! Futbol bu, kötü günler, oyunlar da olur ama buna isyan eden futbolcular var. Kendini göstermek için değil, arma için, taraftarı mutlu etmek için oynadıklarını hissettiğiniz bir topluluk var. Golllerden sonra yumak yumak tribüne koşan deliler var sahada.. 


Öyle deliler ki arkaya da bakmıyorlar, yiyoruz golleri.. Ama olsun. Senden bizi mutlu etmeni beklemiyoruz BEŞİKTAŞ.. Sana gelmediğimiz gün, Öldüğümüz gündür bizim..

Az taktik, çok duygusal bir maç yazısı için 'Devamı' tıklanabilir...

Maç bir cuma akşamı olduğu için içemedik, maç önünü keyifle yaşayamadık. 7:15 gibi yeni açık'ın önüne geldik ama girebilmek tam bir işkence. Binlerce insan çocuğu, kadını, erkeği, genci yaşlısı 3 kapıdan turnikelerin bulunduğu alana alınmaya çalışılıyor. İşkence. Çocuklar arada kalıyor, Turistler bir 3. dünya ülkesinde maça gidiyormuş gibi şaşkın şaşkın bakıyor ve ilerliyor.. Yazık..

Turnikeler daha bir işkence. hepsinin başında 3-5 it-kopuk başkalarının biletleri ile maça girmeye çalışıyor, turnikeleri kilitliyor.. Bunlar mı Beşiktaş'lı? Beşiktaş'lı yöneticiler kapalı ile uğraşacaklarına 1 maç öncesi buraları gezseler Beşiktaş tribünleri neden bu halde anlarlar. Elinde bilet olan gerçek sevdalıların ne çileler çektiklerini görürler.

Maç önü dikkat çeken 3 nokta var; 1- Tribünlerin doluluğu ve maç başladıktan sonra bile binlerce insanın hala giriş yapıyor olması. 2-Kapalı'nın üstündeki Süleyman Seba için açılmış olan çok güzel 'Geçmiş Olsun' pankartı.. 3-Takımlar sahaya çıktığında kapalı altta açılan 'ÇARŞI' pankartı (bu arada kartal'ın üstündeki 'dewe' olmamış abilerimiz.. Sen-Ben yok! Beşiktaş var, imzanız olsun, ama küçük ve köşede..).

Futbol böyledir işte, 2 gün önce keşfettiğiniz adamı arar olursunuz. Ah Oğızhan ah.. Takım sahada tam bir duruş ve geriden çıkış problemi yaşıyordu. Hilbert kötü, Uğur bildiğimiz gibi olunca kaleci degajlarında bile kanatlardan arkaya adama kaçırıyorduk.. Golün geleceği belliydi, 1-0 iyi kapattık ilk yarıyı. 

Ama ikinci yarı Kartallar gibi, deliler gibi saldıran bir Beşiktaş vardı. 1, 2 derken daha da goller gelecek gibiydi ama uydurma bir duran top ile gölü yedik. 5 dk. sabretsek koparırız diyordum ama sabredemedik, saldırmaya odaklanınca, takım durulunda da problem olunca akıl öne çıkamadı. Yine de durmadık, 3. golü bulduk. Pozisyon penaltı. 4 de geliyordu ama yine kaçırdık.. Sonra ne olduğunu anlamadığımız bir anda golüe tekrar yedik. Bariz olarak bir konsantrasyon eksikliği değil ama konsantrasyonun nereye odaklandırılması gerektiği problemimiz vardı. Herkes çılgınlar gibi birşeyler yapmak istiyor ama bu 'herkes'ten bir takım oyunu çıkmıyordu doğal olarak. 

Bunda hakemin etkisi büyük. TV'den nasıl göründü bilmem ama anadolu takımları dahil kendi evinde bu kadar kolay kırılan bir takım var mı? Bursasporlu futbolcu düşer düşmez oyunu kesen Fırat, Beşiktaş'lı oyuncu yerdeyken oyunu kesmek için topun Beşiktaş'a geçmesini bekler. Fernades oyunu hızlı başlattığında düdüğünü çalar, Holosko'nun gireceği pozisyon heba olur. Benzer durumda bu sefer oyunu kesmez biz 3. golü yeriz.. Öne geçtiğinde yerde, beraberlikte aslan olan Bursalılara en ufak uyarıda bulunmaz. Eyyam kokan faullerle şirin görünmeye çalışır. Futbolun katili kesinlikle Türk Hakemleridir!

Beşiktaş taraftarı, eski açık, yeni açık diye bağıracağına sahada kıyım kıyım kıyılan takımına sahip çıkmalı ve hakeme baskı uygulamalı. Bunu hiç yapamıyoruz.

Hakeme tepkimizi Yıldırım Demirören Yeter olarak koyduğumuz ve bütün stadın katıldığı o an çok güzeldi ama öyle bir uğursuzluktur ki golü de adını anar anmaz yedik. Bu yüzbinlerin, belki milyonların ahı nasıl çıkar acaba?

Maçtan aklımda kalanlar kısa başlıklarla;
- Taraftar müthiş, tempo ve ses seviyesi olarak gol sonraki çoşkuları maça yayamadık ama dengimiz olmayan saçma sapan grupların adı stadda yankılanmadı. Bu sıradan klube olması gerektiğinden fazla değer verilmedi, adı anılmadı, küfür edilmedi. (hakemin bizi çıldırttığı ve 3. golü atarak rahatldığımız 1-2 dakika hariç)
- Fernandes Türkiye'de futbol oynamamalı, Beşiktaş Yönetimi de FEDA vs. nerden bu sene ne kadar kar ettiyse herşeyi ile bu adamı tutumak için harcamalı. Bizim yeni Pascal'ımız, idolümüz ama sonuçta tam da bir profesyonel..
- McGregor??
- Hoşgeldin Ersan Gülüm!
- 2. gol sonrası sevinen kırmızı formalı Deliler! (Not bu golün anını şans esefi videoya staddan kaydettim. aşağıdadır.)

                            

Beşiktaş sahada ve tirübünde Beşiktaş gibi olmaya başladı. Taraftar da bunun farkında. Takımının arkasında duruyor, hırs ve mücadeleden memnun. Yıldızlarımız kendimiz yaratıyoruz. Kazanamıyoruz ama Mutluyuz, çünkü Beşiktaş'lıyız...

Leyla'sını arayan Mecnun'un dediği gibi; 
KAYBETMEKTEN KORKSAK BEŞİKTAŞ'LI OLMAZDIK..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder