7 Eylül 2011 Çarşamba

Bozcaada

12 iki kişilik bir ekip, küçük - uzak bir ada ve bayram tatili. Bu blogda sadece Beşiktaş olmayacak tabi ki.
Ramazan Bayramını Bozcaada da geçirdik. Trafikten kaçmak ve Cuma çalışabilmek adıma Cumartesi gece 02:00 çıkış ve Perşembe akşamı dönüş olarak gerçekleşmiş olan bu kararında uzunluktaki tatilimizden geri kalanları özet olarak paylaşmak istiyorum.

Adaya Tekirdağ üzerinden Gelibolu-Lapseki boğaz geçişini kullanarak gittik ve adaya ilk vapur olan sabah 08:00 vapuru için 7:30 civarı sıraya girdik. Siz siz olun adaya ya ilk vapurla geçin ya da gitmeyin. Özellikle tatillerde, nedeni dönüş yolculuğu detaylarında anlatılacaktır.

Ada beklediğimizden de çorak çıktı. Yeşillikler ve ağaçların olduğu bir ada bekleyenler ufak çaplı bir şok yaşadılar açıkçası. Otelimiz ada merkezinde, hemen yanında büyük bir otopark bulunan (adada bir otelde aranacak en önemli 2 numaralı özellik) MİTOS oteldi. Sabah erkenden otelde olduğumuz için odalarımıza yerleşmeden sahilin yolunu tuttuk. Ada’da bir otelde bulunması gerekli en önemli 1. özellikle bu esnada tanışmış oldum. Mitos Otel’in kendine ait bir koyu mevcut, tabi ki dışardan gelenler de oluyor fakat 4 gün boyunca ne şezlong ne şemsiye derdi çektik. Sabah kahvaltılarımızı sahilde hemen kumun, denizin kenarında yapabildik. Diğer otelleri ve koşullarını bilmiyorum ama Mitos benim için tek tercih olmuş durumda ada seyahatlerim için.

Ada’da deniz beklediğimizden de soğuk çıktı, ilk gün giremeyen dostlarımız oldu hatta. Benim için ise mükemmel bir deneyimdi. Resimler kendini anlatır fazla detaya girmeye gerek yok. Fakat şunu belirtmek isterim ki belki onlarca aile yer olmadığı için plaja girmekten vazgeçerek döndü, her yer rezervasyonlu, siz siz olun tüm ayarlamalarınızı yapmadan Bozcaada yollarına düşmeyin..

4 akşamdan 3’ünü Rakı-meze-Balık ile 1 akşamı ise et ile geçirdik. Et deneyimimiz dışında her şey çok güzeldi. Koreli’nin Yeri, Battı Balık ve Sandal akşam yemeklerini yediğimiz mekanlardı ve hepsinden de memnun kalarak ayrıldık. Adada her restoranda farklı mezeler, tatlar bulabiliyorsunuz bu yüzden 3 gün boyunca aynı şeyleri yemek zorunda kalmıyorsunuz. Bu 3 rakı-balık akşamından sadece birinde balık’a kadar uzanabildik. Koreli’de yediğimiz şişte dil balığı lezzetliydi. Adada midye çıkmadığı için restoranlarda genelde midye yok. Sadece Battı Balık’da bulabildik ve o da vasattı.

Et olayına hiç girmeyin derim çünkü bizim gittiğimiz yer profesyonellikten uzak, aylar önce yapılmış olan rezervasyonu bile tutamayan 2-3 kişinin döndürmeye çalıştığı bir işletme. Rezervasyonla ilgili olarak Jerry Seinfeld’den bir alıntı yaparak bu mevzuyu kapatmak istiyorum:  ‘Most important part of the reservation is ‘’HOLDİNG the reservation’’ not taking… anybody can take it!!!’ İyi niyetli olabilirler ama yetmiyor maalesef. Etlerine gelince, açıkçası ortalamanın üstünde idi. Servise ve işlerine biraz daha özen gösterseler mutlaka gidilmesi gerekli bir yer olarak belirtilebilirdi. 

Gidilmesi gerekli mekanlardan biri ise kendilikle DİP hamburger. Mükemmel ev hamburgeri ve çok güzel soslar. Akşam yemeğinden 15dk. önce uğradığımız bu mekanda birer hamburgeri götürdük, büyüklüğü ve doyuruculuğu iyi olmasına rağmen eğer son köfteleri de biz bitirmiş olmasaydık 2. turu da yiyecektik.
Adaya gidip de şarap içmeden olmaz. Gün içinde plajda yapılan sucuk şarap ayinlerinin dışında akşamları şarap tadımları da yaptık. Talay ve Çamlıbağ şaraplarını tattık. Grup tarafından Çamlıbağ şarapları daha çok beğenildi, benim bu konuda pek bir yorumum olmadı açıkçası. Şarap tadımına ayık kafa ile gitmekte yarar var sanırım.

Adada akşam yemeğinden sonra bir şeyler içilip piyasa yapılacak ’in’ mekan Polente. Biz küçük çaplı bir aşiret olarak dolaştığımız için pek uğrayamadık ama asmalı mescitteki parantez modunda herkes içkilerini alıp ayakta da takılabiliyor. Akşam vakit geçirmek için farklı bir alternatif arayanlar için uygun bir mekan.

Dönüş yolu ise biraz çileli oldu. İrmik’in (eşim) rahatsızlanması, adadan 2 saat boyunca çıkamamamız, biraz sıkıntı yarattı. Planlanan şarap ve hediyelik alışverişleri de yatmış oldu. Sadece kahvaltılarda denediğimiz ve beğendiğimiz domates reçeli ve 2-3 buzdolabı süsü alınabildi. Geyikli iskelesine geldiğimizde gördüğüm manzara ise içler acısı idi. Onlarca araba saat başı kalkan bir vapur için sırada, yüzlerce insan yine gemiye binmek için iskeleye yürüyor ve bekleme alanını aşıp şehre doğru uzanan bir araç kuyruğu.
Yolda pek bir trafik çekmedik ve dönüş yolunda da Lapseki-Gelibolu hattını kullandık. 1 saat gerimizden gelen ekibin (Göksu-Dilara-Tolga-Zeynep) bizim 30-40dk’da geçtiğimiz yeri 3 saat boyunca geçememeleri sanırım gezinin en acı hatırası oldu.

Adada deniz çok güzel, şarap var, isteyene boğaz isteyene aslamlı meccit tadında restoranlar rakı-meze ve balık. İnsan daha ne ister demeden önce aşağıdaki maddeleri de gözden geçirmekte fayda var.   

Sonuç olarak benim adıma çok keyifli bir deneyimdi, Serdar ve Seren’in müthiş organizasyonu ile en ufak yer bulma, yeme-içme, gezme sıkıntısı çekmeden müthiş bir tatil geçirdik.

Tüm bu detayları maddeler halinde toplarsak;
  • Bayramda Ada’ya gidilmez.
  • Beklentilerinizi düşürün.
  • Siz siz olun ilk vapurla geçin, ilk vapurla dönün.
  • Otelinizin otoparkı olsun. Adada araba park edecek yer bulmak inanılmaz bir sıkıntı. 4 arabalık bir grup olmamıza rağmen bir akşam yemeğine taksi ile gidildi.
  • Plaj için rezervasyon yaptırın.
  • Bir akşam kale yanında sahilde şarap için.
  • Yemek yerleri için önceden rezervasyon yaptırın.
  • Erken kalkın, ada sabah ilk vapurla dolmadan şehir merkezinde keyifli bir gezinti yapın.
  • Sakızlı kurabiyeler nefis ama sabah erkenden pastane önünde sıra oluyor. Erken davranmak ve sabırlı olmak lazım.
  • Çınar altında mutlaka çay (ya da türk kahvesi) içilmeli. (yine sabah erkenden)

Her akşam rakılar, şaraplar bu replikle kalkmıştı, yazı da bu replikle bitsin bari; ‘’Eeee arkadaşlar Hadi Hoşşgeldiniiiiiz….’’

NOT: Bazı resimler Dilara Hanım'ın arşivinden araklanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder